8 Eylül 2018 Cumartesi

Ahmetler Köyü'nü Tanıyor Muyuz?

Ahmetler Köyü - ketirden görünüşü


Ahmetler Yaylası - Aldürbe'de koyunlar


Akdağ'daki obalarda her evin önünde böyle birer çeşme (!) vardır.

Ahmetler'i tanıtan bu yazı ilk kez  Manavgatlı Arıcı blogsitesinde yayınlanmıştı.
Ahmetler’de doğup büyüyenler, Ahmetler’de yaşayanlar Ahmetler Köyünü ve çevresini tanır. Ama Ahmetler’den çıkıp yurdun dört bir yanına, hatta dünyanın dört bir yanına dağılmış Ahmetler kökenli kardeşlerimizin, gençlerimizin çocukları Ahmetler’i tanıyor mu? Ahmetler dışında bizi tanıyan arkadaşlarımıza köyümüzü tanıtmak istesek nelerden söz etmek gerekirdi? Nereleri görmesini isterdik? Neleri bilmesinin isterdik? Bu gün Ahmetler deyince ne gelir aklımıza? Dünden kalan ne var aklımızda, anılarımızda Ahmetler ile ilgili? Ahmetler ile ilgili yakın geçmişte gözlemlerini yazan ilk yabancı ünlü mağaracı Franz Lindenmayr’ın gözlemleri, düşünceleri nelerdir? Ahmetler.Net sitesinde Ahmetler ile ilgili bir hayli yazı ve resim yayınlandı ve köyümüz tanıtıldı. Ben burada köyümüzün görülmeye değer yerlerini resimlerle destekleyerek anlatmaya çalışacağım. Eksiklerimiz, kusurlarımız olursa affola. Uyarılarınız olursa eksilerimizi tamamlar; yanlışlarımızı düzeltiriz.Manavgat - Akseki yolundan Akseki’ye doğru giderken Taşkesiği köyünden yukarıda tepeye çıkalım. Yol tepenin kuzey yanından geçerken karşıya Gülen dağından tarafa bir bakalım. Karşı yamaçta uzanıp giden beyaz bir çizgi halinde bir yol vardır. Yolun yukarısında da tek – tük evler görünür. Orası Ahmetler’dir işte.



Balıkladan karşıya dikkatlice bakınca ince beyaz bir çizgi gibi uzanıp giden Ahmetler yolunun sağ tarafındakayaların makilerin arasında uçurumlarla oluşmuş köşeli S şeklinde bir çöküntü görünür. Bu çöküntü Kapuz çayının yatağını yani Kapuz Kanyonu'nu oluşturur. Kapuz kanyonu,çok dik uçurumlardan oluşmuştur. Uçurumların yüksekliği bazı yerlerde 300 m. yi bulur ve duvar gibi dik iner. Irmak yatağında yazları sular azalır.; hatta kurur. Buna rağmen ırmak yatağından geçmek ekipmansı imkansızdır. Bu özelliği Kapuz Kanyonu'nun çekiciliğini artırmakta ve bazı turizm şirketleri burada yürüyüş ve tırmanma turları düzenlemektedir.

Foto: Franz Lindenmayr

Yolumuza devam edip Akyol denilen yere gelince kuzeybatıya bir yol sapar. O yol sizi Ahmetlere götürecektir.

.




KÖPRÜ AYAĞI


Akyoldan kuzeye sapıp Ahmetler yoluna giriyoruz. Aşağı ırmağa inince bizi beton köprü ve kapuz çayı karşılar. Köprünün az yukarısında Kapuz kanyonu başlar. Buraya köprü ayağı denir. Köprü ayağı çocukların yüzme öğrendiği, ulu çınar ağaçlarının gölgelediği bir dinlenme, eğlenme ve piknik yeridir. Eskiden Ahmetlerli çocukların yüzmeye geldiği, balık tuttuğu, balıkları közde kebap yaptığı çok ziyaret edilen bir yerdi. Köprü ayağı denmesinin nedeni, aşağıdaki beton köprü daha yokken kış mevsiminde ırmak taşınca köprü, buradaki doğal kayaların üzerine kurulurdu. Yani köprünün ayakları orada hazırdı. Bu kayalar üzerine yeteri kadar uzun olan iki ya da üç çam ağacı uzatılır, ağaçların üzerine de yassı taşlar döşenerek köprü tamamlanırdı. Bu taşlar üzerinden insanlar, keçiler, koyunlar bir cambaz gibi aşağıdaki köpüklü sulara bakarak geçerdi. Büyükbaş hayvanlar ırmaktan suyun içinden geçmek zorundaydı. Sular çok taşkın olunca geçemezler suların çekilmesini beklerlerdi. Ve bu köprüleri arda bir büyük taşkınlar alır gider, köprü daha eskimeden yenilenmesi gerekirdi.


Köprü ayağının 100 m. aşağısında Ahmetler köprüsü bulunur.


Ahmetler köprüsünün yukarıdan çekilmiş resmi.


Ahmetler köprüsünden yukarı doğru yürüyünce Koramşa çeşmesini (aşağı çeşme) görürürz. Bu çeşmenin ve yukarıdaki çeşmelerin suyu yol boyunca demir borularla köy deresinin İnaltı bölümünden getirilmektedir. Bu çeşmeninetrfında bağlar, zeytin bahçeleri bulunmaktadır. Yaz aylarında bu bağ ve bahçeler bu çeşmelerin suyu ile sulanmaktadır.

Çeşme yakınındaki bağlardan biri. Bu bağlarda genellikle erken çıkan üzüm cinsleri yetiştirilmektedir.

.............................................................

KORAMŞA (HÜRREMŞAH)


Koramşa (Hurremşah) kış aylarında kuzey rüzgârlarına karşı korunaklı bir bölgedir. Bu özelliğinden dolayı burası eskiden beri hayvancılık yapan köylülerin "kışlak" yeri olmuştur. Bu gün de buradabeş tane "oba yeri" vardır. Bir oba yerinde insanların kalacağı bir ev, hayvanların barındığı damlar ve yemlikler bulunmaktadır. Kışı burada geçiren davarcılarımız ve arıcılarımız yazları yaylaya göçmektedirler.


Koramşadaki döllüklerden biri. (İbrahim Kara'nın döllüğü) Solda insanların kaldığı ev. Sağda davarların kaldığı kapalı dam. Önde davarların beslendiği yemlikler.


Ayrıca köyümüzdeki arıcılık yapan arıcılarımız da arılarını çoğunlukla bu bölgede kışlatmaktadırlar. Burada bulunan yukarı çeşme bu hayvanların ve insanların su ihtiyacını karşılamaktadır.

Döllük sahibi hayvancılıkla uğraşan ve bağ bahçe sahibi köylülerimiz buraya kışlık ev yapmaktadırlar. Su ihtiyaçları yol boyunca demir borularla köy civarından getirilmiştir. Evlere elektrik alma konusu da gündemdedir. Döllüklerin az yukarısında mermer – taş ocağı da açılmış ama sonradan bırakılmıştır. Taş ocağını geçince Cipcikli denilen yere geliriz. Burada bir çeşme ve dinlenme yeri vardır. Çeşmeniz az yukarısında yol kenarında köylülerin pekmezde kullandıkları ak toprak ocağını da görmek mümkün.

........................................................

AKYALI -

Ahmetler yolu üzerindeki Akyalı'nın kuşbakışı görünüşü

Cipcikli çeşmesinin 100 m. ilerisinde Akyalı bulunur. Akyalıda yol büyük kaya kütleleri tünel gibi oyularak geçirilmiş. Yolun yukarısı uçurum, aşağısı uçurum. Hem de duvar gibi dik. Aynı dik uçurum karşıda da olunca burası dik bir kanyon oluşturuyor. Buradan geçen yabancılardan bazıları geçerken korktuklarını söylerler. Buranın başka bir özelliği de yaz sıcaklarında buradan gece de gündüz de serin bir yel eser, insanı serinletir. Uçurumun aşağısı köyden gelen derenin devamıdır. Yazın kurur.


Akyalı'nın aşağıdan görünümü


Akyalı'nın yukarıdan görünümü. Ahmetler deresinin İnaltı ve Akyalı bölümünde kayalıklar çok dik yükselmekte ve bir kanyon oluşturmaktadır. Ahmetler Kanyonu'nun bu dik bölümlerinde uçurumlarda birçok in ve mağara bulunmaktadır.


Akyalı. Yaz aylarında buradan yaya olarak geçerseniz burada mutlaka soluklanmalısınız. Devamlı ya aşağıdan ya yukarıdan ese meltem yeli ile serinlemelisiniz.


Akyalının batı karşısında Delik Kaya Başı bulunur. Bu iki büyük kaya kütlesi yukarıdan aşağıya duvar gibi dik iner. Yüksekliği 100 - 200 m. arasında değişir. Kanyonun Delik Kaya Başı yakasında uçurumların üzerinde irili ufaklı birçok mağara ve in bulunur. Bu inlerin ayakla gelinen bazılarında eskiden kışları yağmurlarda davar sürüleri barınırdı. Ayakla gelinemeyen inlerde ise kartallar yuva yapardı. Eskiden buralarda çok kartal vardı. “En kaliteli düdük (flüt) kartal ayağından yapılır “ diye söylenirdi. Kartal teleklerinden de divit yapılır mürekkeple yazı yazılırdı. Kartallar, kurtların, çakalların yediği davarların geri kalan leşlerini temizlerdi, Bazen yeni doğmuş emlikleri (taze oğlak, kuzu) de alıp havalanırlardı. Onun için çobanlar kuzlacı keçileri, koyunları kartallara karşı da kollamak zorundaydı.


Foto: Vikipedi

Benim çocukluğumda Delik Kaya Başı'nın, İnaltı'nın insan ayağı varmayan, insan eli değmeyen inlerinde bu kartalların çok yuvası olurdu.


İnaltı'ndan Koyakaltı'nın ve Aşağıköy gediğinin görünüşü


Ahmetler Kanyonunun İnaltı bölümünde kayalardan oyularak yapılmış dar yollar.


Akyalıdan yukarı dere boyu bazen vadi, bazen kanyon şeklinde köy hizasına kadar gelir. Kanyonlarda gene inler mağaralar yani eski kartal yuvaları sıralanmıştır Bunlardan Taşharman’daki çeşmeyi geçince inatlına girerken yolun üstünde görünen Delikli İn’ in üç kapısı vardır. Bu inde de eskiden kışları çebiç sürüleri barınırdı.


İnaltını geçince dik uçurumlardan oluşan kanyonlar biter ve köy hizasında bağlı bahçeli bir vadi başlar.

Dere boyu yazın dere suyundan sulanan sebze ve meyve bahçelerini geçip orman yolundan ayrılıp köy yoluna sapalım. Köy yol sapağının hemen aşağısında Köyöğön köprüsü ve köprünün az aşağısında Gannıgöbet (Kanlı gölet) bulunur. Köyümüzün yüzme öğrenen ilk çocukları yüzmeyi Gannıgöbette öğrenmişti.


Gannıgöbet (Kanlı Gölet) gibi birçok gölet vardır Ahmetler deresinde Eskiden köyümüzde kaynak suları yok iken köylülerimiz içme ve kullanma suyunu ya sırtlarında ya da merkeplerle buradan taşırlardı. Şimdi ise bu sular dere boyundaki bahçeleri sulamakta kullanılıyor.

......................................................................

KÖYDEN GÖRÜNTÜLER

Ahmetler Köyü ve çevresinin kuş bakışı görünüşü



Köy meydanına geldik. Köy meydanındaki en yaşlı canlı ve en eski yapı : Yaşlı zeytin ağacı ve taşyapı köy çeşmesi. (Bu resim 05.04.2011 tarihinde yayınlandı. Çeşmenin yanındaki asırlık Zeytin Ağacı yok artık.)

Ahmetler Köyü İlkokulu


9 Mart 2011. Ahmetlerde kar yağdı.

Atalarımız ne demiş,
"Mart dokuzu,

Alır gider kart öküzü."

Demek ki var bir bildikleri. Mart ayı kıştan çıkıp bahara geçiş dönemi olduğundan ne ile karşılaşacağımız pek belli olmuyor. Yine atalarımız

"Mart kapıdan baktırır,
Kazma kürek yaktırır.

Demişler. Dedikleri çıkıyor.


Bu görüntüleri her zaman bulamayız. 9 Mart 2011 tarihinde köy camiinin ve köy içinin görüntüsü böyleydi


Köy içindeki eski yapılardan biri daha: Ketirbaş Çeşmesi


Özgün mimarisiyle bir Ahmetler evi. Ahmetlerde evler iki katlıdır. Köylüler hayvancılıkla uğraştığı için alt kat ahır ve samanlık olarak kullanılmaktadır. Üst kat konuttur. Pencereler kış soğuklarına karşı korunaklı olması için küçük yapılmıştır. Her evin önünde (güney cephesinde) mutlaka bir çardak (büyükçe bir balkon) bulunmaktadır. Konut kısmına bazı evlerde ahırdan, bazı evlarde dışarıdan yani çardaktan girilir.


Ahmetlerde önceden yapılmış evler hatıl ve düğmelerle desteklenmiş taş duvarla yapılmıştır. Evlerin içerideki duvarları samanla karıştırlmış çamur harçla sıvanır. Bazı dış duvarları kireç ve kumdan oluşan harçlarla sıvanmıştır. Resimdeki görülen ev duvarında yatay olarak uzatılmış ağaç dilmelerine hatı denir. Duvarı iç yüzündeki hatıllarla dışarıdaki hatılları birbirine bağlayan ağaçlara da düğme denir. Hatıl ve düğmeler birbirine kertiklerle veçivilerle sağlamlaştırılr.

Ahmetler'de aşağı yukarı her evin önünde sebze ekecek bir bahçesi vardır. Köylüler evleride kullanacakları fasulye, domates, patlıcan biber, bamya, marul, maydonoz, tere, soğan, sarmısak gibi sebzeleri bu bahçelerinde yetiştirirler. Bahçelerde büyük küçük herkese iş vardır. Torunum Ömer Ali de iş başında.


Bu pembe ve dilimli görünüşlü domates köylülerimiz tarafında kendi aldıklerı tohumlardan yetiştirilmektedir. Çok sulu ve ince kabukludur. Taşımaya ve depolamaya pek gelmez ama yemeği ve salatası çok lezzetlidir.


Köyümüz bahçelerinde elme, armut, kiraz, vişne, badem, ceviz, nar, şeftali, erik, incir, üzüm, amme (Trabzon hurması), gibi her çeşit meyve de yetişmektedir. Resimde okul bahçesindeki badem ağaçlarından çağla toplayan çocuklar görülmektedir.

Burası İnbaşı. Ahmetler Mağarasının girildiği yer burada. Bu ağaca Kocaardıç deriz. Yüzlerce yaş yaşamış olmalı. Kim bilir nelere tanıklık etti? Şimdi de bir düğün yemeğine tanıklık ediyor. (Bu resim 05.04.2011 tarihinde yayınlanmış. Bu Kocaardıç yok artık.)



.................................................................................
AHMETLER MAĞARASI (İN)

Küçük fotoğraflar ünlü mağaracı Franz Lindenmayr'dan alıntı

Burası inin yani Ahmetler mağarasının girişi. Bu giriş kısmı yazları çok serin olur. Aşağıda mağaraiçinde yalaklarda birikmiş buz gibi soğuk su da bulunur. Yazın sıcak günlerinde yakın evlerin kadınları ekmeklerini onun için burada eylerlerdi herhalde.



Resimde geleneksel aydınlatma aracı ile mağarayı gezen bir mağara meraklısı görülmektedir. Bu geleneksel aydınlatma arcı yerini artık cep fenerlerine ya da ışıldaklara bırakmaktadır.



Mağara içinde yüzyıllar boyunca oluşan sarkıt ve dikitler harika görüntüler oluşturmakta.




İn başında, in, yani Ahmetler mağarası bulunur. Mağara hakkındaki mağaracı Franz Lindenmayr’ın görüşleri şöyle: “Mağara oldukça geniş ve her taraf damlamalar sonucu oluşan sarkıt ve dikitlerle doluydu. Etraftaki kalıntılardan döküntülerden anlaşılıyordu ki sarkıt ve dikitlerin taşınabilen kısımları kırılıp götürülmüş. Bir de başınızı kaldırıp yukarı bakarsanız sağa sola uçuşan çok sayıda yarasayı görebilirsiniz.”


Burası da Ahmetler mağarasının çıkışı (!)

.......................................................................................

AHMETLER  KANYONU
Ahmetler kanyonuna yöresel ağızda kapuz denmektedir. Kanyon Karpuz Çayı üzerinde bulunmaktadır.Ahmetler ve Güçlüköy, Gençler köyleri sınırındadır. Kanyon 3.5 km. uzunluğundadır ve yüksekliği 400 m. yi bulan dik kayalıklardan oluşmaktadır. Çoğu yerinde dağ keçileri ve sincaplardan başka canlı gezemez. Kanyon tabanında kışın sular taşar yazın ise yok denecek kadar azalır. Kanyonun alt kısımlarında turistik kano gezileri yapılmaktadır. Yukarı kısımlarında ise tırmanma ve yürüyüş gezileri yapılıyor
Kanyon girişinde eskiden kullanılmış un değirmenleri yıkıntıları da görülmektedir.Dik kayalıkların rahat görülebildiği yerlerden biri de Gözetbaşı'dır. Gözetbaşı aşağısında Çevlik tabanında akarsuya ulaşılabilmektedir.
Ahmetler Kanyonunun uzaydan görünüşü. Kırmızı çizgi Kanyonun başlama ve bitme uçlarını göstermektedir.


Kanyonun girişindeki değirmen yerleri

Kanyonun alt ucundaki turistik işletmenin levhası.
GÖZET ALTI - ÇEVLİK
Çevlik, hertarafı çevrili yer anlamındadır. Dar bir koridor gibi uzanıp giden Kapuz Kanyonu'nun bu bölümü, biraz genişlemiş; canlıların Kapuz Çayı'na inmesine geçit vermiştir. Her tarafı uçurumlarla çevrili olan bu geçidin bir girişi vardır; o da Gözetbaşı'nın altındadır.


Resimde görülen kayaya "Gözet Baş"ı denir. Buradan Taşharman bölgesi Kapuz Kanyonu'nun kayadan duvarları, ırmağın akan bazı yerleri kolayca görülmektedir. Bu kayanın altında Çevlik girişi (Çevlik Kapısı) bulunmaktadır.



Çevlik kapısının (gözet altı) yukarıdan görünüşü.

Kapuz Irmağı üzerindeki kanyonda bazı tur düzenleyicileri turları düzenlediler. Çevlik kanyonun tabanındaki akarsuya erişmek için bir kapı gibidir. Adından da anlaşılacağı üzere geniş bir alanın kenarları kayalarla, uçurumlarla çevrilmiş, bu alana girilebilecek bir kapı var. O da ortası delinmiş bir kayadan geçiyor. Eskiden Pantır Emmi davar sürüsünü kışın Çevlik’e sürer, kapısını da pekitir, köye evine çıkar gelirdi. Sonraları üç-beş davarı olanlar da güdemeyecekleri davarları Çevlik’e sürüverir, uzun süre bakmazdı. Bir sene adam görmeyen davarlar bazen yabanileşir, insan görünce kaçar, yakalamakta zorluk çekilirdi.


Çevlik kapısının aşağıdan görünüşü



Kapuz ırmağının Gözet Başı'ndan kuşbakışı görünüşü.


Bazı yıllar turizm şirketleri Çevlik ve Köprü ayağı arasında tırmanma ve yürüyüş turları düzenlemektedir. Tehlikeli ve zor yerler uygun ipler bağlanarak güvenlik içinde bu yüksek uçurumların arasından geçip gitmek çok keyifli ve heyecanlı olsa gerek.



Gözet Altında tarlalar vardı, eskiden ekilirdi. Görünen düz ve yeşil yer harman yeridir. Ötede görünen kayalıklarda dağ keçileri de yaşamaktadır



Kapuz Kanyonunun Fersin Köyünden yakasında bol sandal (Yabani Çilek, Kocaağaç) bitkisi vardır.Taşharman ya da Köy mezarlığına konan arılar Fersin yakaya uçup iyi bal getirmektedir.

Burada Çevlik girişinde yine arıların severek konduğu Erguvan (Gelincik) ve Gökdiken (Azgan Dikeni) bitkileri görülmektedir.

...................................................

HEBİLBEY KÖYÜ

"Sana derim sana Anavarza Kalesi Sana konup göçenlerin nicoldu" Dadaloğlu

Ahmetler Köyü’nün takriben 3 km batısında bir ören yeri var. Çocukluğumda gördüğüm yüksek duvarlar kaçak define arayıcıları tarafından yıkılmış. Ören yerinin girişinde kitabeler vardı. Eski roma yazısıyla taşlara oyulmuş yazılar vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor. Kale batı tarafı uçurumlarla çevrilmiş olan dikdörtgen biçiminde bir tepe üzerine kurulmuş. Kalenin batı tarafı yüksek kayalıklarla çevrilmiş, diğer kenarları kalın surlarla. Bu hala kalıntıları olan kalın duvarlardan anlaşılmaktadır. Kalenin su ihyacı olasılıkla 5 km uzakta bulunan Çevlik denilen yerdeki suyun kanallarla şehre getirilmesiyle karşılanmıştır. Ancak bir kuşatma durumunda su kale içindeki sarnıçlardan karşılanmış olsa gerek. Kale içinde kayalardan oyulmuş çok miktarda daire ve kare şeklinde yerler vardır. Kale kireç taşından oluşmuş büyük kaya kitleleri üzerine kurulmuş. Bu büyük kaya kitlelerinin kimisine sarnıçlar oyulmuş. Kimisi kare şeklinde bütün kayalardan oluşan şimdiki oturduğumuz odalara benzeyen mekânlar… Düşünün: 3 - 4 metre kenarı olan iki ya da üç kenarı kaya içine oyulmuş odalar… Bu odalar acaba barınak olarak mı kullanıldı yoksa onlar da sarnıç mıydı? Bu taş içine oyulmuş oda duvarlarının kenarlarında meyilli bir şekilde oyulmuş kanallar bulunuyor. Bu kanallar acaba yağmur sularını sarnıçlara taşımak için mi oyulmuştu, yoksa başka bir işlevi mi vardı? Sonra bu odalar önünde basamak basamak kaya içine oyulmuş merdivenler… Daha buna benzer bir sürü soru… Hebilbey kapalı bir kutu. Bu Hebilbey adı nerden geliyor. Kale Yunanlılardan mı kalmış yoksa Romalılardan mı? Ören yerleri ile ilgilenen yetkililerimizin buradan haberi olmadığını sanıyorum. Benin çocukluğumda var olan bazı kitabeler ve taşlara oyulmuş yazılar şimdi yok. Benim çocukluğumda buradan taşınan taşlarla köy çeşmelerinin duvarları yapılmıştı. Kaçak define arayıcıları neler götürdü kimse bilmiyor. Bu ata mirası ören yeri yakında kaybolursa şaşmayalım. Köylülerimizin de yetkililerimizin de kaybolunca yerine gelmeyecek olan bu ulusal servetimize sahip çıkması gerekmektedir.
Hebilbey Köyünün olduğu yerde yerli bütün olarak büyük kireçtaşı kayaları bulunur. Bu kayalar üzerinde çok çeşitli çalışmalar yapılmış. Ne amaçla yapıldığını merak etmemek elde değil




Bu resimde büyük yerli oyulmuş silindir şeklindeki çalışma büyük olasılıkla bir su sarnıcı


Bu çalışma da bir su sarnıcına benziyor. Kale içinde ve yakınlarında su kaynağı yok. Bu nedenle su ihtiyaçlarını yağmur suyundan karşılamış olabilirler. Ya da bir kuşatma sırasında kale içinde kalanların böyle sarnıçlara çok ihtiyaçları olsa gerek.


Bu mekan köşeli şekilde çalışılmış. Sarnıç mı yoksa başka bir amaçla mı kullanılmış?


Kayalara oyulmuş bu kanal, sarnıçların ihtiyacı olan yağmur sularını toplamak için miydi acaba?



Bunlar bir merdivene benziyor. (Kusura bakmayın ören yerleri ve eski eserler hakkında fazla bilgim olmadığı için doyurucu yorum yapmam olanaksız.)


Bu da bir su kanalı olmalı. (arık)



Harçlı kalın duvarlar... Yüzlerce yıl geriden bizlere mesajlar getiriyor.



Duvarlarda tonlarca ağırlıkta iri taşlar kullanılmış.



Büyük kayalara oyularak yapılmış bu çalışmalar okunmayı, bu bilmeceler çözülmeyi bekliyor.



Bir küvet büyüklüğünde kayaya oyulmuş çukur... Bu işten anlayanlar ne amaçla kullanıldığını hemen anlayabilir.

.....................................................................
AHMETLER YAYLASI
Ahmetler köyünde hayvancılık yapan ve arı taşıyan köylülerimiz her sene yaylaya çıkmaktadırlar. Yazın köyün veya Manavgat'ın sıcağından kaçan bazı insanlarımız da yaylaya gelip kalmaktadırlar. Ayrıca bir gün Antalya, Manavgat ve Ahmetler'deki köylülerimiz yaylaya gelip yayla şenlikleri yapmaktadırlar.

Yaz aylarında Ahmetler yaylası böyle görünür.

Nisan ayında yaylaya çıkarsanız sizi böyle güzel bir görüntü karşılayabilir. Yayla sanki beyaz bir gelinlik giymiştir.

Nisan Mayıs aylarında yurdumuzda nesli az bulunan kardelen çiçekleri açar.


Mayıs ayı gelince Ahmetler Yaylası beyaz gelinliğini çıkarıp yeşiller giyinir.

Çakılbaşından Aldürbe ve Akkuyubucağının görünüşü.


Aldürbe, Akkuyu, Kuyu, İmalı, Çırlavık... İlkbaharda ilk çıkınca hayvan besleyenlerin konakladığı oba yerleri.

Daha çok arıcıların ve Manavgatta çalışanların konakladığı yer: Akkuyubucağı

Yaz aylarında Manavgat ve Antalya'da yaşayan köylülerimiz de yaylaya çıkarak oraları elliklerler. Bu günlük ziyareti "Yayla Şenliği" olarak adlandırıyoruz.
Aldürbe, Ortataş dibindeki arı kovanları ve bir arıcımız.

Ahmetler yaylasında oba yerleri ve yer adları

...............................................................................................................

GEÇMİŞİN AYAK İZLERİ

Bu bölümde daha önce yaşanmış bazı çalışmaları ve görüntüleri görelim

Köyümüzün şimdiki camiden önceki camii yıkılıp şimdiki cami yapıldı.
Yeni caminin temeli atılırken
Yeni camii yapım aşamasında

Eski Ahmetler ilkokulu ve Mustafa Koç'un burada görev yaptığı ilk yıl.

Eskiden analarımız bacılarımız da farklı giyinirlerdi
Erkeklerin böyle giyinmesi de doğal sayılırdı.
Eskiden çobanlarımızın yün (pontil) pantolon giymezi ve poşu bağlaması olağan görüntülerdi.


Eskiden taşıtlarımızın çoğu böyleydi. Şimdi onların yerini modern taşıtlar alıyor.
Dibek taşı. Köyümüzde eskiden bazı işler farklı yapılırdı. Un ve ve tahin ırmaktaki değirmende öğütülürdü. Bulgur evdeki el değirmeninde öğütülürdü. Bupday ve darı dibek taşında dövülürdü. Kalın maden tuzları sürtek taşında inceltilirdi. Çulha, ıstar dokuma, ip örme, kolan dokuma, keçe yapma, habalık ve şalvarlık tepme, kirman eğirme, çarkta iplik eğirme, kelefe sarma... gibi günlük herkesin yaptığı işler vardı. (Bu işler ve resimleri başka bir başlık altında yayınlanacaktır.)




http://manavgatliarici.blogspot.com/p/yoremizi-taniyalim.html

13 Ağustos 2018 Pazartesi

Bir Yenilik Öyküsü: Mardavıldan Asma Çardağına

Asma çardağında Ata Sarısı ve Red klor üzümleri

Bir yenilik öyküsü: Mardavıldan Asma Çardağına

Mardavıl: 1. Ham meyve. 2. Küçük taneli yabanıl üzüm.















Nereden nereye… Üretken, yeniliğe, değişime açık insanlar; ekmeğini taştan çıkaran insanlar…  Bir imparatorluğun külünden yeni bir devlet yaratan insanlar… İmparatorluğun külünden yeni bir devlet kurulduğu yıllarda bizim köyde hiç bağ yokmuş. Şimdi yörenin aranan en güzel üzümleri bizim köyde yetiştiriliyor. Bu nasıl oldu, kısaca özetleyelim.
Bizim köyde benim çocukluğumda bahçe vardı ama hiç bağ yoktu. (1950 öncesi) Üzüm nedir çoğumuz bilmezdi. Yaylada Çimi köyünden üzüm satıcılar gelirdi. Katırlara yükleyip geldikleri köhün içindeki üzümleri kıl, yün, yağ, keş gibi hayvan ürünleriyle değişip giderlerdi. Orada görürdük üzümü.
Köyde bağ yoktu ama dağlarda tohumdan kendi kendine yetişmiş yabani üzümler olurdu. Bu üzümler hayvanlardan korunabilmek için ağaçlara tırmanırlardı. Bunlara köyde mardavıl derlerdi. Mardavıl bulabildiği besin ve su ile orantılı olarak küçük taneli olurdu. Küçük taneliydi ama hastalıklara dayanıklıydı. Kurdun, kuşun, yöredeki insanların üzüm ihtiyacına da yeterdi.
Bizim köyde insanların çoğu hayvancılıkla uğraşırdı, yazın yaylaya giderdi. Yaylaya gidenlere yörük, köyde kalanlara manav derlerdi. Manavlar yazı geçirmek için köy yakınındaki su kaynaklarının başına göçerlerdi. Her aile, bir su kaynağı önüne bahçe dökmüştü. Suyun başına da bir ev kondurmuştu. 
Söz gelimi: Topal Ali ve Halil İbrahim’in Bilavgat denilen yerde bahçesi vardı. Ecevit Hasanı Enebey’de bahçe kurmuştu. Molla Mehmet’in bahçesi Çevlik’teydi. Hacı Hatip ise yazlık evini Serken’de yaptırmıştı. Bu aileler meyvelerini, sebzelerini burada yetiştirirler, kuruturlar kışlık hazırlıklarını yaparlardı. Bu manavlar üzüm ihtiyaçları için mardavıl ile yetinmediler. Taşlıca –eski adı: Kisel- Köyü’nden bağ çubukları getirip diktiler. Köyde ilk bağları dökenler bu manavlardır.

1960 yıllarında köydeki manavlar da, yörükler de bahçelerinin bir yerine bağ döktü.



Köye taşıt yolu gelince üzümlerini köhünde ya da sandıkta götürüp sattılar.


Manavların bağında yetişen üzümler yörüklerin de hoşuna gitti. Hem üzüm ye, hem pekmez sık; ne güzel! Biz ilkokulu bitirince -1955, 60 yılları- köyde yörük, manav herkes bahçesinin bir yerine bağ döktü. Köye taşıt yolu yapılınca da üzümlerini sandıklarla pazara götürüp sattılar. Çok aile, üzüm parası ile çocuklarını ortaokulda okuttu. Kardeşlerim de babamın sattığı üzüm parasıyla okudu sayılır.
Satılmayan üzümlerin çoğundan pekmez sıkıldı, birazı da kurutuldu.

Satılmayan üzümlerden pekmez sıkıp, kaynattılar.


Sene 2000 Nüfusçu R. emekliye ayrılır. Manavgat Ziraat Dairesi bizim köyde erkenci üzüm projesi uygulamayı planlamıştır, N. R. Örnek çiftçi olur. Ziraatçıların yardımıyla Karpuz Çayı kenarında modern bir bağ dökülür. Örnek çiftçi hem erkenci üzüm yetiştirecektir, hem sulu tarım uygulayacaktır. Ziraatçılarla beraber yürütülen uygulama olumlu sonuç verir.

Örnek çiftçiden gören köylüler de yerden yüksek, modern bağlar döküp, sulu tarıma geçerler.

 Verim artışını gören diğer köylüler sulu tarım uygulayarak erkenci üzüm yetiştirmek için ırmak kenarında yeni bağlar dökerler. 

Köy deresindeki suları erkenci üzüm bağlarına taşıyan su boruları


Değirmen Boğazı, Çakalköyü gibi ırmaktan uzak yerlere bağ döken bağcılar, sularını köy deresinden boruya alıp yol kenarından bağlarına akıtırlar. Ziraatçılardan yardım alırlar ve iyi ürün yetiştirip pazarlarlar. İlk yıllar erkenci üzümler aracı tarafından bağın içinde tartılıp alınır. Oh, ne güzel; pazarı hazır bir iş.
İyinin de iyisi vardır derler. Köylüler devamlı yenilik ve arayış içindedir. Bunlardan biri de Arabacı Hasan da dediğimiz Hasan Kocademir’dir. Hasan bizim komşumuz olduğu için yakından bilirim; evinin önündeki bahçesinde değişik meyve ağaçları ekip, hangisinin daha verimli olduğunu araştırmaktadır. Bu arada köyde erkenci üzüm vardır ama güzün geç yetişen cinsler yoktur. Geç yetişip pazarlaması kışa kadar uzayan bir cins arar.  Komşu Hasan arabacılık yaptığı, başka yerleri gördüğü için oralardaki uygulamaları da görüp inceler. 

Bazı bölgelerde üzümler asma çardağında yetiştirilir. Bu çardakların bakımı yer bağlarından daha kolaydır. Eh, verimi de fena değildir.


Oralarda gördüğü ama bizim köyde olmayan bir asma çardağının bakımı, ilaçlaması, toplaması daha kolaydır. Çardak altında küçük traktör de çalışabildiğinden bu iş kafasına yatar. Geç yetişen bir cinslerden olan Red Klop ve Ata Sarısı çubukları getirtip diker, demirden bir asma çardağı yapar.

Bahçe girişine sürgülü bir kapı yapılır.



Yeşermiş asma çubuklarının yanına demir direkler dikilip beton ile sağlamlaştırılır.



Asma çubukları ağaç kazıklara bağlanmıştır. Direklerin üstü demir çubuklarla kaplanıp kaynaklanır.


İlkin çardağın demir direkleri dikilir ve dipleri beton ile sağlamlaştırılır. Tarih: Zaman kaybetmeden çukurları kazılır ve bağ çubukları da dikilir. Sonra demirlerin yukarıdaki çardak demirleri kaynaklanıp tamamlanır.

Çalışmalar meyvesini verir



Çardakta ilk meyveler görünür.



Bordo renkli üzümler bakanlara gülümser.




Çubuklar dikildikten iki sene sonra ilk ürünleri görülür. Bordo renginde üzüm salkımları bakanlara gülümser. Arabacı Hasan üzümlerine sevgiyle bakar. Biz de komşumuza hayırlı dileklerimizi iletelim: Eline sağlık komşum; hayırlı, bereketli olsun!
Mardavıl, mardavul- 1. Ham meyve. 2. Küçük taneli yabanıl üzüm. http://www.sozce.com/nedir/221757-mardavul

https://alivarolblog.blogspot.com/2018/08/bir-yenilik-oykusu-mardavldan-asma_13.html

3 Ağustos 2018 Cuma

Kapari Turşusu Nedir, Nasıl Yapılır?




Köyde Geleneksel Yöntemlerle Kapari  Turşusu Yaptık

Kapari bitkisi ve çiçekleri


Kapari çiçekleri ve tomurcukları


Topladığımız kapari karpuzlarının çekirdeklerine baktık, tohumu beyaz ve taze olanları topladık. Çekirdekleri siyah ve eti çok sert olanları toplamadık.



Kapari karpuzlarını bol su ile iyice yıkadık. Yıkanan karpuzları irilik ve tazelık bakımından gruplara ayırdık.


Resim Yıkanan karpuzları kavanozlara doldurup üzerlerini örtecek kadar soğuk su döktük. Bu suyu günde iki kere değiştirdik. İki gün sonra suyun acısı azaldı.


Kapari karpuzları için yeteri kadar tuz, sirke, sarımsak ile su hazırladık. Kavanozlardaki karpuzları örtecek kadar su döktük. Üstlerini de defne yaprağı ile bastırdık. Böylece karpuzların hava ile temasını önledik. Serin ve karanlık bir yere koyduk.

Bir ay sonra soframızı süslemesini bekliyoruz.


Rengi değişmiş kapari turşusu.


Kurutulmuş kapari tomurcukları.


Kurutulmuş kapari meyveleri


Markette kapari turşusu


Geleneksel yöntemlerle üretilmiş  kapari turşusu

...

Köyde geleneksel yöntemlerle ilk kapari turşusu yapan biz miyiz acaba?Akdeniz bölgesinin her yanında yetişen be birçok hastalığa iyi gelen kapari bitkisini bizim köyde pek tanıyan yok. Tanırlar da “deve dikeni” olarak tanırlar. Turşusu yapıldığını, çiçekleri ve meyvelerinin kurutulup çay olarak kullanıldığını pek bir bilen yok. Oysa kapariden yapılan turşu ve çaylar Avrupa marketlerinde satılmakta, mutfaklarında kullanılmaktadır. Yurdumuzda da bazı bölgelerimizde turşu ve çay olarak kullanılmaktadır. Bu bitkiler bizim köyden aşağıda bulunan bütün arazilerimizde doğal olarak yetişmekte ve bizlerin gelip toplamasını beklemektedir. Biz bu sene biraz toplayıp turşu kurarak bir denemek istedik. Bir ay sonra tadına bakacağız. Ha, baştan söyleyeyim kapari meyveleri taze olarak yenirse insanı zehirlermiş. Turşusu da en erken kurulduktan bir ay sonra yenirmiş. Eğer başka denemek isteyen varsa aşağıda kullandığımız malzemelerin listesini ve tarifini veriyorum:

Malzemeler:

Kapari meyvesi, sirke, tuz, su, defne yaprağı veya maydanoz.

Yapılışı: 

Kapariler toplanır ve bol suda yıkanıp temizlenir.Yıkanan kapariler kavanozlara koyulur, üzerini örtecek kadar soğuk su ile doldurulur.Günde iki defa suyu değiştirilerek acı koku gidene kadar su değiştirme sürdürülür. Bekletilen kaparilerin acı kokusunun azaldığını fark edeceksiniz.Tatlanan ve acısı geçen kapariler yıkanır ve bir örtü üzerine serilip fazla suyu alınır, tekrar kavanoza doldurulur. 1/3 ü su olmak üzere sirke ve su karışımı hazırlanır üzerine uygun miktarda salamura tuzu ilave edilip eritilir ve kaparilerin üzerini örtecek kadar doldurulur. Kaparilerin su yüzüne çıkmasını önlemek için bastırık olarak kullanılacak birkaç defne yaprağı veya maydanoz konur ve sıkıca kapatılır. Serin ve karanlık bir yerde bekletilir.

Bir ay sonra rengi ve tadı değişmiş olan kapari turşusu kullanıma hazırdır. Afiyet olsun.

Başka bir tarif:
Kapari Turşu İçin Gerekli Malzemeler
  • 500 gr nohut büyüklüğünde kapari (tomurcuk)
  • 4 diş sarımsak
  • 3 su bardağı su
  • 1 su bardağı üzüm sirkesi
  • Yarım su bardağı salamura tuzu
Kapari Turşusu Hazırlanışı:

Kapari turşusu için kullanılacak kapariler bol su ile yıkanarak temizlenir.Uygun bir tencereye su koyularak kaynatılır. Kaynayan suya temizlenen kapariler eklenerek 7 dakika kadar haşlanır. Haşlanan kapariler süzgece alınarak soğumaya bırakılır.Çukur bir kabın içine 3 su bardağı su, 1 su bardağı üzüm sirkesi ve yarım su bardağı tuz eklenerek karıştırılır. Soğuyan kapariler cam bir kavanozun içine boşaltılır. Üzerine hazırlanan salamura su eklenir. Kavanozun üzerinde hiç boşluk kalmamalıdır. Kavanozun ağzı hava almayacak şekilde kapatılır ve karanlık bir yerde saklanır. Kapari turşusu 20 gün sonra tüketim için hazır olur. Afiyet olsun.

Kaparinin Faydaları:

-Kapari Multipl Skleroz (MS) hastalığında faydalıdır.

-Dalak büyümesinde faydalı olduğu bilinmektedir.

-Kaparinin ağrı kesici özelliği vardır. 

-Sindirim sistemini düzenler.

 -İdrar söktürücüdür.

 -Balgam söktürücüdür. 

-Solucan ve parazit düşürücüdür. 

-Romatizma rahatsızlıklarına iyi gelir. 

-Felçten korur.

 -İskorbit hastalığında kullanılır

 -Kan bozukluklarına faydalıdır 

-Gut hastalığına iyi gelir. 

- Kapari Antitümör etkilidir.

-Mide rahatsızlıkları, ülsere iyi gelir 

-Hemoroid hastalarına fayda sağlar.

 -Kalça rahatsızlıklarında kullanılır.

 -Özellikle kanser hastalarında trombosit sayısını yükselttiğinden faydalıdır.

 -Karaciğer fonksiyonlarını düzenleyicidir. ...

UYARI: Kapari kullanımı bilinmezse zararları da olabilir. Direk toplar toplamaz asla tüketilmemelidir.Ya turşu yapılmalı ya da gölgede kurutularak zehiri alınmalıdır.